İzmir'den akşamüstü yola çıkan anımız, turumuzun heyecan dolu başlangıcını simgeliyor. Bu yolculuk, sadece yeni yerler keşfetmekle kalmayıp, aynı zamanda AvrupayaGezi ailesinin yeni üyeleriyle tanışma fırsatı sunuyor. İzmir, bu büyük maceranın ilk adımının atıldığı yer olarak hafızalarımızda yer ediniyor. Burada başlayan yolculuk, bir aile ortamının sıcaklığını ve samimiyetini yansıtan benzersiz anlar vaat ediyor.

Gece yarısında İstanbul'dan hareketle, AvrupayaGezi ailesine yeni katılanlarla buluşuyoruz. Bu özel an, farklı şehirlerden gelen insanların bir araya gelip, ortak bir heyecanı paylaştığı, yeni dostlukların filizlendiği bir başlangıç noktası oluyor. İstanbul, bu yeni başlangıçlar ve umutlar şehri olarak, 17 günlük yolculuğumuzun unutulmaz bir parçası haline geliyor. Birbirimizi tanıma ve keşfetme sürecimiz, İstanbul'un tarihî yarımadasının büyüsü altında başlıyor.

Atina'ya varışımızla birlikte, AvrupayaGezi ailesi olarak antik dünyanın kalbine adım atıyoruz. Öğleden sonra Akropolis, Parlamento Binası ve Meçhul Asker Anıtı gibi tarih dolu noktaları kapsayan şehir turumuz, bizi zamanda bir yolculuğa çıkarıyor. Dar sokakları ve canlı meydanları ile Atina'nın dinamik atmosferi, antik ve modernin mükemmel uyumunu sergiliyor. Akşam, otelimize yerleşip serbest zamanımızda, belki bir tavernada Yunan müziğinin tadını çıkararak, bu eşsiz şehrin tadını çıkarabiliriz. Atina'da geçirdiğimiz bu gün, maceramızın için unutulmaz bir başlangıç oluyor.

Sabahın erken saatlerinde, Atina'nın canlı sokaklarında kısa bir yürüyüş ve kahvaltı ile güne başlıyoruz. Antik şehrin huzur dolu sabah atmosferi, bizi yeni keşiflere doğru yolculuğa çıkmaya hazırlıyor. Atina'nın tarih kokan sokaklarından ayrılırken, kalbimizde yeni anılar ve zihnimizde binlerce yıllık tarihin izleriyle yola koyuluyoruz.

Öğle saatlerinde, mühendislik harikası Korint Kanalı'na varıyoruz. Bu dar geçit, Akdeniz'in iki yakasını birleştirirken, aynı zamanda bize insanlığın doğayı şekillendirme gücünün bir simgesi olarak karşımıza çıkıyor. Kanalın etrafında serbest zamanımızda, bu etkileyici yapının manzarasını fotoğraflayabilir, tarih ve doğanın iç içe geçtiği bu özel noktanın keyfini çıkarabiliriz.

Öğleden sonra Patras'a ulaşıyoruz ve Yunanistan'ın bu büyüleyici liman şehrinden ayrılarak Adriyatik Denizi'ne doğru yeni bir serüvene yelken açıyoruz. Gemiye yerleşme sürecimiz, bir yandan heyecanlı bir yandan da huzurlu geçiyor. Denize açılmadan önce Patras'ın sıcak atmosferi ve güler yüzlü insanları, bize yolculuk boyunca eşlik edecek güzel anılar bırakıyor.

Akşamüstü, Adriyatik Denizi'nin mavi sularına doğru yol alıyoruz. Gemi kamaralarımıza yerleştikten sonra, denizin sonsuz maviliği eşliğinde, yıldızların altında bir akşam geçiriyoruz. Adriyatik'in sakin sularında ilerlerken, farklı kültürleri ve coğrafyaları birleştiren bu benzersiz yolculuğun tadını çıkarıyoruz. Gece, deniz üzerinde, dostlukların pekiştiği ve yarının maceralarını hayal ettiğimiz özel bir zaman oluyor.

Sabahın erken saatlerinde Adriyatik Denizi'nin mavi sularından İtalya'nın tarihi liman kenti Bari'ye varıyoruz. Bari, Apulia bölgesinin zengin tarihi ve kültürel mirasıyla bizi karşılıyor. Buradan, İtalya'nın güneyine doğru yolculuğumuz başlıyor, Bari'nin dar sokakları ve tarihi binaları arasında geçirdiğimiz kısa süre, bize İtalyan yaşam tarzının bir parçası olma hissi veriyor.

Öğle saatlerinde Salerno'ya varışımızla, misafirlerimize özel bir seçenek sunuyoruz: Arzu edenler bizimle birlikte tekne ile Amalfi Kıyısı'na geçebilirken, diğer misafirlerimiz Salerno'nun tarihi merkezini keşfetme fırsatı bulacaklar. Amalfi'nin renkli köylerini ve mavi sularını keşfederken ya da Salerno'nun canlı sokaklarında dolaşırken, her iki deneyim de İtalya'nın güneyinin eşsiz güzelliklerini ve zengin kültürünü yakından tanıma imkanı sunuyor. Bu bölümde, tüm misafirlerimiz için unutulmaz anılar ve kişisel keşiflerle dolu bir deneyim vaat ediyoruz.

Kısa bir yolculuk sonrası akşamüstü Napoli'ye varıyoruz. Napoli, canlı sokakları, zengin tarihi ve eşsiz yemek kültürüyle bizi ağırlıyor. Şehir turumuzda Napoli'nin simgesi haline gelmiş yerleri keşfediyoruz; her bir köşe, bu kadim şehrin hikayelerini fısıldıyor. Napoli'de geçirdiğimiz serbest zaman, şehrin dinamik atmosferini ve ünlü Napoli lezzetlerini deneyimlemek için bize fırsat sunuyor.

Akşam çok geç bir saatte, "Ebedi Şehir" Roma'ya varıyor ve otelimize yerleşiyoruz. Roma'nın tarih kokan sokakları, bizi binlerce yıl öncesine, imparatorlukların ve sanatın şehrine taşıyor. Yarının heyecanıyla dinlenmeye çekiliyoruz.

Sabah saatlerinde başlayan Roma ve Vatikan turumuz, bizi antik dönemlerden bugüne uzanan eşsiz bir tarih ve kültür yolculuğuna çıkarıyor. Kolezyum'un görkemi, Aşk Çeşmesi'nin romantizmi, İspanyol Merdivenleri'nin zarafeti ve Piazza Venezia'nın ihtişamı, Roma'nın zamansız güzelliklerini yansıtıyor. Her bir köşesi, farklı bir hikaye anlatan bu şehirde, geçmişle geleceğin iç içe geçtiğini hissediyoruz.

Roma'nın kalbinden birkaç adım ötede, dünyanın en küçük bağımsız devleti Vatikan'a geçiş yapıyoruz. San Pietro Bazilikası'nın muazzam mimarisi ve Vatikan Müzeleri'nin sakladığı sanat hazineleri, bizi derin bir hayranlıkla dolduruyor. Vatikan'ın kutsal atmosferi içinde, tarihin ve inancın gücünü bir kez daha hissediyoruz.

Akşam saatlerinde, Roma'nın tarih dolu sokaklarından Civitavechia limanına doğru yola çıkıyoruz. Burada, bizi bekleyen gemimize yerleşiyor ve İtalya'nın batı kıyılarından ayrılarak, yeni maceralara doğru demir alıyoruz. Civitavechia, antik çağlardan beri önemli bir liman kenti olarak, yolculuğumuzun bir sonraki aşamasına geçişimizi simgeliyor.

Gece boyunca Tiren Denizi'nin sakin sularında yol alıyoruz. Denizin üzerindeki yıldızların altında, günün tüm yorgunluğunu geride bırakıp, ruhumuzu denizin huzuruyla besliyoruz. Tiren Denizi'nin mavilikleri üzerinde seyir halindeyken, İtalya'nın ardında bıraktığımız güzellikleri yad ediyor ve yarının yeni keşiflerine hazırlanıyoruz. Bu gece, seyahatimizin sadece bir durağı değil, aynı zamanda büyülü anların ve dostlukların pekiştiği özel bir zaman dilimi oluyor.

Akşam saatlerinde Barselona'ya varışımızla, bu canlı ve renkli şehre kısa bir selam veriyoruz. Feribottan inip, Barselona'nın büyüleyici atmosferine kısa bir süre için dalıyoruz. Bu ziyaret, ilerleyen günlerde şehri daha ayrıntılı keşfetme fırsatımız olacağının bir ön izlemesi niteliğinde. Şimdilik, Lizbon'a doğru yola devam etme zamanı.

Sabah Lizbon'a varışımızla birlikte, Portekiz'in bu tarih dolu başkentine adım atıyoruz. Şehir turumuz, bizi Keşifler Anıtı, Belem Kulesi, Jeronimos Manastırı gibi ikonik noktalara götürüyor. Alfama Semti'nin dar sokaklarında kaybolurken, Rua Augusta Takı ve Praça do Comercio'nun geniş meydanlarında Lizbon'un ruhunu hissediyoruz. Avrupa'nın en uzun köprüsü Vasco da Gama'yı da uzaktan selamlıyoruz. Lizbon'un zengin tarihi ve kültürel dokusu, bize unutulmaz bir gün sunduktan sonra otelimize yerleşiyor ve dinleniyoruz.

Otelde aldığımız sabah kahvaltısı sonrası turumuzun yıldızı olan Endülüs'ün kalbi, Sevilla'ya doğru yola çıkıyoruz.

Akşamüstüne doğru Sevilla'ya varışımızla, Endülüs'ün kalbine adım atıyoruz. Sevilla'nın tarihi mahallelerini, görkemli katedralini ve ünlü Alcazar sarayını içeren bir şehir turuna çıkıyoruz. Turun ardından, Sevilla'nın büyüleyici atmosferinde otelimize yerleşiyoruz ve serbest zamanımızda şehrin renkli sokaklarını keşfetme fırsatı buluyoruz.

Otelimizde aldığımız kahvaltının ardından Sevilla'nın güneş altında parlayan güzelliklerine veda ediyoruz. Sevilla'dan taşıdığımız renkli anılarla, öğle saatlerinde bu tarihi şehirden ayrılıyoruz.

Yolculuğumuz bizi, İspanya'nın kalbindeki bir diğer tarihi mücevher olan Cordoba'ya götürüyor. Burada, Musevi Mahallesi Judeira'nın sakin sokakları, ihtişamlı Cordoba Camisi Mezquita, canlı Plaza Mayor ve tarihi Almodovar Kapısı gibi yerleri keşfediyoruz. Cordoba'nın zengin kültürel ve tarihi mirası, bizi farklı zaman dilimlerine taşıyor ve bu şehrin huzurlu atmosferinde benzersiz bir deneyim yaşamamızı sağlıyor. Akşamüzeri, Cordoba'nın tarihle dolu sokaklarından ayrılarak Fas'a doğru yola çıkıyoruz. Endülüs'ün kalbinden, Akdeniz'in ötesine, farklı bir kültür ve tarih zenginliğine doğru devam eden yolculuğumuz, maceramıza yeni bir boyut katıyor.

Gece yarısı, İspanya'nın Algeciras limanına varıyor ve Fas'a geçmek üzere feribota yerleşiyoruz. Algeciras, bu uluslararası geçişin başlangıç noktası olarak, iki kıta arasındaki kültürel ve coğrafi köprüyü temsil ediyor.

Algeciras'tan hareketle Alboran Denizi'nin karanlık sularında ilerliyoruz. Bu gece yolculuğu, yıldızların altında, Akdeniz'den Atlantik'e doğru seyrederken, iki farklı dünyanın sınırında olmanın huzurunu ve heyecanını yaşatıyor.

Gece saatlerinde Fas'ın Tanger Med limanına varıyoruz. Bu modern liman, Afrika kıtasına adımımızı attığımız ilk nokta olarak, bizi yeni keşiflere ve maceralara davet ediyor.

Sabah Casablanca'ya varışımızla, Fas'ın bu büyüleyici şehrinin tarihini ve kültürünü keşfetmeye başlıyoruz. Kral 2. Hasan Camii'nin muhteşem mimarisi, Kazablanka Katedrali'nin zarif güzelliği ve 5. Muhammed Meydanı'nın geniş alanı, şehir turumuz sırasında ziyaret ettiğimiz başlıca noktalar arasında. Casablanca, modernlikle gelenekselin iç içe geçtiği, zengin tarih ve kültürüyle bizi karşılıyor.

Akşam saatlerinde, günün sonunda Marakeş'e varıyor ve otelimize yerleşiyoruz. Bu renkli şehir, Fas'ın kalbi olarak, ertesi gün yapacağımız keşifler için heyecanımızı artırıyor.

Sabah otelimizdeki kahvaltının ardından Marakeş'in tarih dolu sokaklarında bir şehir turuna çıkıyoruz. Jemaa el-Fnaa Meydanı'nın canlılığı, Koutoubia Camii'nin ihtişamı, Bahia Sarayı'nın zarafeti, El Badi Sarayı'nın görkemi ve Majorelle Bahçesi'nin tropikal güzelliği, bizi adeta bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Marakeş, ziyaretçilerine eşsiz bir görsel şölen ve derin bir kültürel deneyim sunuyor. Gün boyunca şehrin zengin tarihini ve kültürünü keşfettikten sonra, akşam üzeri yeni destinasyonlarımıza doğru yola çıkıyoruz.

Henüz gece yarısını geçmişken Fas'ın Tanger Med limanından İspanya'ya doğru yelken açıyoruz. Bu sessiz saatlerde, Atlantik'in serin sularını arkamızda bırakıp, Akdeniz'in sıcak kucaklaşmasına doğru ilerliyoruz, iki farklı dünyayı birleştiren bu gece yolculuğu, kültürler arası bir köprü görevi görüyor.

Yolculuğumuz Alboran Denizi üzerinden devam ederken, geceyi gündüze bağlayan bu saatlerde denizin huzur dolu suları eşlik ediyor. Yıldızlar altında, denizin üzerindeki yolculuğumuz, bizi yeni maceralara taşıyor.

Sabahın erken saatlerinde İspanya'nın Algeciras limanına varıyoruz. Kısa bir mola ve toprak değiştirmenin verdiği yenilenme hissiyle, İspanya'nın güneyine, Endülüs'ün tarih kokan topraklarına adım atıyoruz.

Sabahın ilerleyen saatlerinde Malaga'ya ulaşıyoruz. Burada, Paseo de Parque'in yeşil serinliğinde yürüyüş yapma, Plaza de la Merced'in canlı atmosferini soluklama, Cervantes Tiyatrosu'nun sanatsal ruhunu keşfetme ve La Alcazaba'nın tarihi dokusuna dokunma fırsatı buluyoruz. Malaga, Akdeniz'in bu kenarında, sanatın ve tarihin iç içe geçtiği bir mozaik sunuyor.

Öğleden sonra Malaga'dan ayrılarak Granada'ya varıyoruz. Granada, Endülüs'ün kalbinde yer alan ve İslam mimarisinin en muhteşem örneklerinden biri olan El Hamra Sarayı'na ev sahipliği yapıyor. Granada Katedrali, Yusufiye Medresesi ve Albayzin gibi tarihi zenginlikleriyle Granada, zamanın ötesinde bir güzellik ve huzur sunuyor. Günün sonunda, Granada'nın büyüsüne daha fazla dalabilmek için otele yerleşiyor ve serbest zamanımızı değerlendiriyoruz.

Sabah, Granada'nın huzurlu sabahında kahvaltıyla güne başlıyoruz ve ardından Barselona'ya doğru yola çıkıyoruz. Tarihin ve sanatın iç içe geçtiği bu şehirde geçirdiğimiz kısa süre, bize unutulmaz anılar bırakıyor.

Tüm gün süren bir yolculuğun ardından akşamüzeri Barselona'ya varıyoruz. Bu canlı ve büyüleyici şehir, bizi Gaudi'nin eserleri, gotik mahalleler ve sonsuz kültürel zenginliklerle karşılıyor. Otelimize yerleştikten sonra, Barselona'nın ışıltılı gecesini keşfetmek için serbest zamanımız olacak. Barselona, bize Akdeniz'in kalbinde unutulmaz bir gece vaat ediyor.

Sabah, Barselona'nın enerjik güneşi altında kahvaltıyla güne başlıyoruz ve tüm günümüzü bu muhteşem şehrin canlı sokaklarını keşfetmeye adıyoruz. Sagrada Familia'nın etkileyici mimarisi, La Rambla'nın hareketli atmosferi, Katalunya Meydanı'nın geniş alanı, Casa Battlo'nun modernist güzelliği ve Kristof Kolomb Heykeli, şehrin bize sunduğu baş döndürücü güzelliklerden sadece birkaçı. Barselona'nın her köşesi, bizi kültür, sanat ve tarihle dolu bir keşfe çıkarıyor. Gün boyunca şehrin ruhunu soluyup, akşam saatlerinde bir sonraki destinasyonumuza doğru yola çıkıyoruz.

Sabah Fransız Rivierası'nın incisi Cannes'a varıyor ve Akdeniz'in bu incisinde birkaç saat geçiriyoruz. Cannes Film Festivali binasının önünde fotoğraf çekilebilir, şehrin lüks mağazalarında alışveriş yapabilir ya da sahil boyunca yürüyüş yaparak Cannes'ın eşsiz manzarasının tadını çıkarabiliriz.

Cannes'dan ayrıldıktan sonra Monte Carlo'ya varışımız bizi, lüksün ve şıklığın şehrine taşıyor. Formula 1 Pisti Sokakları, ünlü Monte Carlo Kumarhaneleri, Okyanus Bilimleri Müzesi, Cafe de Paris ve Casino Meydanı, Monte Carlo'nun görkemli yaşam tarzını ve zenginliğini sergileyen yerler arasında. Burada geçirdiğimiz zaman, bize Monako'nun lüks ve heyecan dolu dünyasını yakından tanıma fırsatı sunuyor.

Monte Carlo'dan ayrılarak akşam saatlerinde İtalya'nın ünlü spa kasabası Montecatini Terme'ye varıyoruz. Bu güzel kasabada otelimize yerleşiyor ve Toskana'nın bu şirin köşesinde dinlenme fırsatı buluyoruz.

Sabahın ilk ışıklarıyla Montecatini Terme'de günümüze başlıyoruz. Bu şifalı sularıyla ünlü kasaba, Toskana'nın huzur veren doğası içinde bizlere yenilenme fırsatı sunuyor. Kahvaltı sonrası, Toskana'nın kalbine, tarih ve sanatın izini sürmeye devam ediyoruz.

Sabah Siena'ya varışımızla, bu tarihi şehrin eşsiz güzelliklerini keşfetmek üzere keyifli bir şehir turuna çıkıyoruz. Dar sokakları, muhteşem katedrali ve meşhur Piazza del Campo'su ile Siena, Orta Çağ İtalya'sının canlı bir tablosunu sunuyor. Öğlen saatlerinde, Siena'nın unutulmaz anılarıyla birlikte yolumuza devam ediyoruz.

Siena'dan ayrılarak öğlen Arezzo'ya varıyoruz. Burada, Arezzo Belediye Binası, Arezzo Katedrali, Santa Maria Della Pieve Kilisesi ve Piazza Grande gibi tarihi ve kültürel öneme sahip yerleri ziyaret ediyoruz. Arezzo'nun zengin tarihi dokusu, bize İtalya'nın sanat ve tarihine dair derin bir bakış açısı sunuyor.

Arezzo'dan sonra rotamızı Floransa'ya çeviriyoruz. Akşamüzeri bu sanat şehrine varışımızla, Arno Nehri'nin etrafında kurulmuş, dünya üzerindeki en önemli Rönesans merkezlerinden birini keşfetmeye başlıyoruz. Ponte Vecchio Köprüsü, Santa Maria del Fiore Bazilikası ve San Giovanni Battista Vaftizhanesi, Floransa'nın simge yapıları arasında. Akşamı Floransa'da geçirerek, bu tarihi şehrin sanatını ve mimarisini daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Akşam geç bir saatte Toskana ile vedalaşıyor ve yola çıkıyoruz.

Sabahın erken saatlerinde, İtalya'nın tarihi liman kenti Bari'den, Adriyatik Denizi üzerinden Arnavutluk'a doğru yola çıkıyoruz. Bu yolculuk sırasında Bari'nin zengin tarihini ve kültürel mirasını arkamızda bırakırken, yeni bir coğrafyaya doğru ilerlemenin heyecanını yaşıyoruz.

Gün boyunca Adriyatik Denizi'nin mavi sularında ilerliyoruz. Bu yolculuk, iki farklı kültür ve coğrafya arasındaki geçişi simgeliyor. Denizin huzur veren manzarası eşliğinde, yolculuğumuzun sonuna doğru ilerliyoruz.

Akşam saatlerinde Arnavutluk'un Durres limanına varıyoruz. Durres'te feribottan inmemizle birlikte, artık ülkemize dönüş yolculuğumuz başlıyor.

Öğlen saatlerinde, bu büyüleyici şehir İstanbul'a varışımızla, turumuzun sonuna gelmiş oluyoruz. İstanbul, tarihi ve kültürel zenginliğiyle, maceramızın son bulduğu yer olarak bize muhteşem bir veda sunuyor. Burada, İstanbul'da başlayan serüvenimizin sonunda, misafirlerimizle vedalaşıyoruz.

İstanbul'dan sonra, akşam üzeri yolculuğumuzun başladığı yer olan İzmir'e ulaşıyoruz. Ege'nin incisi, turumuzun son durağı olarak, yolculuğumuzu güzel anılar ve yeni dostluklarla tamamlamamızı sağlıyor. İzmir'de, turumuzun sonunda misafirlerimizle vedalaşırken, birlikte geçirdiğimiz 17 gün boyunca biriktirdiğimiz değerli anıları yad ediyoruz.